20111220
Bu gençler 20 ocak'ta yanıma geliyoooeheleleyoor.
Onları çok seviyorum. O yüzden öncelikle onlara kocaman sarılıp, kocaman öpücem. Sonralıkla onları 1 hafta boyunca en güzelli yerlere götürüp, en lezzetli yemekleri yediricem. Sonra en komikli esprilerimi yapıp onları güldürücem. Sonra tekrar yemek yediricem. Daha sonra burdaki sevdiğim arkadaşlarımla tanıştırıcam. Çünkü, bilirsiniz, en yakın arkadaşınla diğer en yakın arkadaşın, en yakın arkadaşlar oluncaa, bilmiyorum, hayat daha güzel oluyor. Daha sonra, tekrar öpücem ve çok güzelli fotoğraflarını çekicem. Burda en sevdiğim, en havalı yerlere götürücem. Daha sonra tekrar sarılıcam, sonraa, tekrar tekrar... En çok sarılıcam. Çünkü onları gerçekten çok özledim. Ve ben, en çok özlediklerime hep sarılırım. O yüzden onlara baya bi sarılıcam. Ve öpücem.
20111210
20111108
bayram sevinci.
Yağmurlu, selli Genova'da günlerdir dışarı çıkma yasağı varken ve dışarı çıkamazken ve dünyanın en kapalı bayram sabahına uyanmışken günümüz bayram bayram böylece şenlenmiş oldu, çok iyi oldu çok da güzel oldu. Burayı seviyorum ben.
20111011
sakarlıklar
Merhaba.
Bu eve taşınalı 3 hafta oldu. Evin ilk bulaşığını yıkarken kırdığım koca bi kavanozdan sonra, birkaç gün önce evin antikalarından saydığımız büyük, içi çiçek dolu pembe vazoyu kırdım. Pembe vazoyu kırdıktan sonra sevindiğimiz şey, pembe vazonun altındaki antika sehpanın sağlam olmasıydı -çünkü onun devrilme anını görüp antika sehpayı tutmuştum!- Ve yere, -nasıl oldu hiç anlayamadık- hiç toprak dökülmemişti. Ve tekrar -nasıl oldu anlayamadık- çiçekler hala vazonun içindeydi! Ya bu evde gizemli şeyler oluyordu -çünkü çiçekler hala vazonun içindeydi ama aynı zamanda yerde kırılmış bir vazo vardı- ya da çiçekleri iki tane vazonun içine koymuş bir ev sahibimiz vardı. Kırılan vazonun içte mi dışta mı olduğunu tartışırken ben, hedefimin gittikçe büyüdüğünü farkediyordum. Ev sahibi akıllı kadındı. Ben bu sakarlıklara devam edersem eşyalarının azaldığını farkedecekti ve ben evde bir şeyler kıran tek kişiydim. Kesin başıma bir iş gelecekti. Kendimi toparlamalıydım. Girişteki dolapta duran fincan takımından çok korkuyordum. O tarafa genelde gitmiyordum. Öbür taraftan odalara giriyordum. Eksikliği farkedilirdi, en çok ondan korkuyordum; ama korkmam gereken daha başka şeyler varmış.... Ayrıca oturduğum sandalyede de bi bozukluk vardı. Sanki alttan bir parçası önceden olmadığı bir yere kaymış... Nasıl oldu bilmiyorum. Ben tabaklardan, fincan takımlarından ve antika kaplardan, şamdanlardan -çünkü tanrım ev ıvır zıvır dolu- kaçarken, evin kırılabilecek en büyük parçasını kıracağımı bilmiyordum. KAPIYI! Demin arkadaşımı evden uğurlamıştım ki -çünkü bilirsiniz maalesef türkler misafirini kapıya kadar geçirir- kapıyı kapattım. Ama o da nesi. Kapı kapanmıyor! İttiriyorum ittiriyorum yok! Şimdi gel de ev arkadaşlarına söyle kapıyı kırdım, gecenin bu vakti kapanmıyor diye. Üstelik bikaç gün önce de vazoyu kırmışım. O may gad o may gad diye bağrışarak sorunu çözdük. Nasıl olduğunu yine anlayamadım ama kapının dışından bir parçayı kırmışım, resmen boylu boyunca yerinden çıkmış parça. Ancak dışardan birisi o parçayı kapı ağzından çekince kapanıyor. O parçayla oynayınca bu sefer içteki parça elimde kaldı! O da yarısına kadar çıktı. Ben işlerin bu hale nasıl geldiğini düşünürken, ispanyol karşimiz akıllı çıktı da koca selobantla parçaları yapıştırdı. Artık kapımız kapanıyor. Bundan sonra kıracak daha büyük bir şey yok sanırım, o yüzden rahatım. Ama ev sahibi kesin o bantları görücek! OF
20111009
prenses
20110928
İsa'nın ruhu
20110921
sonunda erasmus
20110907
haftaya bugün.
Haftaya bugün bu üniversitede takılıyor olacağım. Burdan böyle bakınca havalı gözüküyor. Ben, 'yareppim dinimiz amin' diye saçlarım dağınık bir şekilde, gözlerimde yaşlarla bir sağa bir sola koştururken bu havalı binanın havasını bi derece bozabilirim belki. Ama kaybolan mor bağcıklı kırmızı ayakkabılarımı bugün bulduğuma göre! onları giyip havama hava katabilirim. Evet kesinlikle onları giymeliyim, elimdeki en havalı ayakkabı o.
Haftaya bugünün gecesini 8 (sekiz) kişilik odamda geçireceğim!! Evet sarı demirli yataklarımız olabilir ama, renkli renkli bi yemek yeme yerimiz ve söylenenlere göre harika bir manzaramız ve çok yardımcı olan otel görevlilerimiz varmış.
Ama bunlar yine de odanın sekiz kişilik olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Neyse ki bu şirin yer geçici konaklama yerim. Umarım yani.
Haftaya bugün, bu renkli ve güzel şehirde olacağım. 20. yaşımın ilk yarısını burada geçireceğim. Gittikten bir hafta sonra doğum günüm olacak. Belki biraz yalnız kutlayacağım belki yepyeni arkadaşlarımla kutlayacağım, bilmiyorum. Tek istediğim, umarım beş ay boyunca her şey çok güzel olur. Umarım çok iyi insanlarla tanışırım ve çok güzel yemekler yerim.
20110830
havada bulut.
20110829
cesur şirin
20110812
20110810
holga'lı staj
Merhaba. 5 haftam bu makinenin altında geçti.
20110719
20110701
kırmızı bağcıklı mor ayakkabılarım
20110617
gökçe'nin annesi
20110610
tıfıl
20110606
20110601
son yüze girdim
20110516
20110428
20110420
kahırlarım ve travis
20110418
gülmelik kuş.
20110411
bulutlar
20110410
20110407
20110406
ses.
Dün çok güzel bi ses duydum. Aman allahım. O nasıl sesti öyle. Saatlerce konuşsun istedim. Ayrıca mantıklı da konuşuyodu. Böylesi zor bulunur azizim. Hele hele. HELE. En çok istediğim surata sahipti ses. Sağdan baktım, soldan baktım. Vay anasını. Döndüm bi daha baktım. Gözlerimi kırpıştırdım. O surattan iki tane mi varmış dedim. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Kesin kardeşi olmalı dedim. Ya da kuzeni. Çok heyecanlandım, soramadım. Sesi o kadar güzeldi ki ve suratını o kadar özlemiştim ki, hiç yanından ayrılmak istemedim. Ayrılınca onu da bir daha göremeyeceğimden korkuyordum. Programa göre saat dokuzbuçukta ayrılacaktık ve işte. Akşam olmuştu. Artık arkamı dönüp merdivenlerden inmem gerekiyordu. Sesini birkaç gün daha hatırlayabilmeyi diledim ve dar koridorda yürümeye başladım. Arkamdan bana bakıyor mu acaba diye düşünürken son basamağı da inmiştim.
Ve işte. Bugün sesini hatırlamıyorum; ama suratı. Suratını hiç unutmadım ki zaten.
(bi önceki yazıdaki fotoğraflar tıklayınca çok güzel olmuyormuş. çok güzel olmadığı için okunmuyor. o yüzden en sondakini yazayım dedim.)