20110428

Zaman hızlıca erisin ve 8 Haziran'a gelelim istiyorum. Ya da 7 Haziran'da çekineceğim umarım yine bol sırıtmalı olacak olan şu fotoğraftan hemen sonraya da olabilir.















Çünkü bu proje dersi beni çok yoruyor. Jüriler çok geriyor. Üçgenler, köşeli mekanlar çok sinirlendiriyor.
Neyse ki moralim bozuk olduğunda bana en sevdiğim şarkıları çalıp süprizler yapan bir ipodum var.

20110420

kahırlarım ve travis

"Travis türkiye'ye konsere geliyor!!!" haberi, evrenin önüme sürekli Genova'ya gitmemi engelleyen sorunlar çıkarması sonucu oluşan büyük kahrımı aldı götürdü. Proje dersinden dolayı sürekli artan kahırlarımı da aldı. Kahırlarım gidince evde şuursuzca eblek bir sırıtmayla bir sola bir sağa gitmeye başladım. Yolda hoplayarak yürüdüğümü ise, bi arkadaşım bana "betül neden hopluyorsun?" diye sorduğunda farkettim. Omzundan tutup salladım onu, çok sinirlenmiştim. NİYE Mİ HOPLUYORUM! Tanrıaşkına niye mi hopluyorum! Kahırlarım gitti dostum! Travis geliyorr!! Ondan hopluyorum.

20110418

gülmelik kuş.


Ehehe. Şu kuşun komikliğine bakın bi hele.
Tek ayağı üzerinde durmuş, göbeğini taşıyor. ehehe.
Bi de kırıtmış, böyle yandan bakmalar falan.

ŞEY. bişey dicem. Ben çektim bu fotoğrafı. Çektiğimden beri mütemadiyen bakıp gülüyorum. Demin masaüstüme koydum.
BELKİ YARIN TİŞÖRT BASTIRIRIM.
şaka şaka.
AMA ÇOK TATLI LAN!
Bilmiyorum belki bastırırım.

20110411

bulutlar


Birinin bu kıza bulutların kopartılmaması gerektiğini öğretmesi lazım.
Çünkü, bilirsin. Bulutlar kopartılmaz, sevilir.

20110410


Merhaba.
Burası Genova.
Seneye sokaklarında fink atmayı düşünüyorum.
Zaten evleri, yani. Ne biliyim. Rengarenk lan.
Öyle şehir mi olurmuş hiç.
eheh.

20110407


bilirsin. başım bazen göğe eriyor.

20110406

ses.

21 Mart 2011

Dün çok güzel bi ses duydum. Aman allahım. O nasıl sesti öyle. Saatlerce konuşsun istedim. Ayrıca mantıklı da konuşuyodu. Böylesi zor bulunur azizim. Hele hele. HELE. En çok istediğim surata sahipti ses. Sağdan baktım, soldan baktım. Vay anasını. Döndüm bi daha baktım. Gözlerimi kırpıştırdım. O surattan iki tane mi varmış dedim. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Kesin kardeşi olmalı dedim. Ya da kuzeni. Çok heyecanlandım, soramadım. Sesi o kadar güzeldi ki ve suratını o kadar özlemiştim ki, hiç yanından ayrılmak istemedim. Ayrılınca onu da bir daha göremeyeceğimden korkuyordum. Programa göre saat dokuzbuçukta ayrılacaktık ve işte. Akşam olmuştu. Artık arkamı dönüp merdivenlerden inmem gerekiyordu. Sesini birkaç gün daha hatırlayabilmeyi diledim ve dar koridorda yürümeye başladım. Arkamdan bana bakıyor mu acaba diye düşünürken son basamağı da inmiştim.

Ve işte. Bugün sesini hatırlamıyorum; ama suratı. Suratını hiç unutmadım ki zaten.


(bi önceki yazıdaki fotoğraflar tıklayınca çok güzel olmuyormuş. çok güzel olmadığı için okunmuyor. o yüzden en sondakini yazayım dedim.)

20110405

kağıt.

bloglar kapatılınca, kağıda daha çok yazmaya başladım ben. şimdi açıldı. o yüzden kağıda yazdığım bikaç şeyi buraya koymak istedim.
üzerlerine tıklayın. ÖYLE ÇOK GÜZEL OLUYO!
ayrıca yazım hakkındaki gerçekleri, "yemek alanı"nı "yemek tabağı" diye okuyup, üzerini çizen bi hocam sayesinde öğrendim. daha sonra ablam ve arkadaşı onu "yemek platosu" ya da "yemek plazası" olarak okudu. yani, okuyamadığınız bi yer olursa, bana sorabilirsiniz. alınmam ehe.


































hüzünlü kardanadam.