20190730

eskiden ben İstanbul'a gelirdim ve Betül'le takılırdık. şimdi o İstanbul'a geliyor ve yine takılıyoruz. bu haftasonu buradaydı ve cumartesi gecesi kendimizi Galata Köprüsü'nde, çiş kokuları ve balıkçı amcalar arasında boğaza bakarken bulduk. Bilgenur da vardı. tam klişeden ölmek üzereydik ki Bilgenur bi anda: "OF BEN KİMLE EVLENECEM??" diye İstanbul'a atarlandı, ufak çaplı bir şokun ardından üçümüz sarılıp, ağlaşmış olabiliriz. böyle kahırlı anların bir anda güzel anılara dönüşme potansiyeli iyi ki var. üçümüz de çok mutlu olalım, o kadar istiyorum ki. kalp kırılınca içine ışık doğarmış. çatlaklardan, kırıklardan ışıklar süzülürmüş içeriye. kararmış kalbimizi aydınlatırmış. belki o yüzden yapmamız gereken şey, çatlakların üzerini kapattığımız yara bantlarını acısa da çekip çıkarmak ve ışığın içeri girmesine izin vermektir. bilemiyorum. zaten sadece yara bantlarıyla çevrili kalbi ne yapalımdı. nefes alamaz ki. daha çok kararır sonra. 

20190724


konuşmak istediğim şey böyle havaları sevip sevmediğimiz değildi. böyle havalarda ne yapmak istediğimiz daha olası bir seçenek olabilirdi belki. ama en çok istediğim, böyle havalarda yanımda belirip, işte olmama rağmen, elimden tutup dışarı çıkarman olabilirdi. aynı, seneler önce ocak ayında şortla koşan adam gibi. yanımızda yağmura söylenerek koşan tüm o insanlara inat dururduk 4 dakika 10 saniye boyunca. şarkı bitene kadar. sonra. sonra. belki yürürdük. bilmiyorum. benim bileğim acıdığı için sana tutunurdum. sen önden yürümezdin bu sefer. yanımda olurdun. bazı şeyler farklı olurdu. belki o zaman. böyle sorular sormazdın bugün. benim de cevaplayasım gelirdi. böyle sessiz durmazdım. sen de neyin var demezdin. çünkü yok. içimde hiçbir şey yok. sana karşı bir şey yok. kalmadı. belki de zaten yoktu. olsun istemiştim. ama olmadı. belki de bitti. bilmiyorum. şimdi tek yaptığım. sırf yine seni üzmemek için, saatlerdir beklediğin cevabı vermek: severim. evet. sen?