20121003

Bu hafta okulum açıldı.
Çok fazla "okulumu çok seviyorum, keşke hiç mezun olmasam ki..." dediğim için mezun olamıyorum. Evren hiç olmayacak dualarımı kabul ediyor. Erasmus yaptığım sevgili şehir Genova, meğer erasmus öğrencilerini o kadar çok sevmiyormuş ki, tam puan alanlara bile delicesine düşük notlar vermiş. O yüzden benim orta halli ama başarılı puanlarımın hepsi burda başarısız sayıldı. Yani diyeceğim şu ki, kaç tane dersten kaldığımı bilmiyorum. O kadar çok ki, saymamaya karar verdim.
Sürekli erasmus şarkıları klasörümü dinleyip, herkese bağıra bağıra 'iyi ki gitmişim, bi daha olsa bi daha kalırım derslerden, hiç önemli değil' diyerek kendimi avutmaya çalışıyorum; sonra da fotoğraflara bakıp erasmus arkadaşlarımla konuşup onları ne kadar da çok sevdiğimi düşünüyorum. Çok da işe yarıyor! Gerçekten bu kadar çok dersten kaldığım için kendimi hiç üzüntülü hissetmiyorum. Şimdilik yani. İlerleyen zamanlarda belki üzülebilirim, bilmiyorum.
Mesela seneye bence kesin üzülebilirim. Çünkü tüm arkadaşlarım mezun olmuş olacaklar. Onlar o kadar iyi kalpliler ki, böyle sürekli sarılasım geliyor. Ben çok sarılınca beni ittiriyorlar, çok konuşunca 'ay ne çok konuştun betül' diyorlar. Sonra gülüşüyoruz. Tekrar gülüyoruz. o kadar çok gülüyoruz ki, hep sesimiz kısılıyor. O yüzden bu sene hep güleriz.
Ama seneye bilmiyorum. Çünkü kaldığım derslere onlarsız girince aklıma hep acayip espriler geliyor. Sonra biraz gülüyorum, aklımda tutayım da yarın yapayım diyorum, ama akşam olunca bile esprilerimi unutuyorum. Seneye hep bi yere yazarım artık esprileri. Sonra ararım, tekrar gülüşürüz. Belki sesimiz bile kısılır.
Sonuç olarak, evet, bu hafta okulum açıldı. Şimdi hava atmak gibi olmasın ama 16 ay tatil yaptıktan sonra bence de biraz çalışmayı hatta belki de okulumun uzamasını bile hakettim. (aslında bunu haketmedim) ama artık çalışmanın zamanı geldi. O yüzden sabah olduğunda arkadaşlarıma yine koşarak sarılıp derslerime gidip, esprilerime güleceğim.

Hiç yorum yok: