Alıştım ben buraya. Günlerim 4-5 tane şilili kızla beraber takılarak geçiyor. Birlikte Şili ispanyolcası öğreniyoruz. Mesela her şeyin sonuna "po" ekliyorlarmış. Merhaba po, bilmiyorum po, tamam po. tinki vinki dibsy lala po. eheleley.
Onlar da türkçe öğrenmeye çalışıyor. Doğum günümden önceki gün google dan doğum günün kutlu olsun demeyi öğrenmişler. Teker teker yanıma gelip, "douomgounugutsun" dediler. Ben her seferinde, "hı???" dedim, sonra "whatever, happy birthdayy!!" deyip gülüştüler. İtalyanca dersleri başladı. Onlara gidiyoruz. Hoca sürekli öksürüyor. Ama şu şekilde: "öhöhö hııııııııııııı öhöhöh hıııııııııııı" İlk başta korktum, ölüyor sandım. Gerçekten ciddi anlamda nefes alamıyor kadın öksürürken. Ama öksürdükten hemen sonra gülmeye başlıyor. Garip bi kadın. Öksürmediği zamanlarda sürekli gülüyor. O öksürürken de biz gülüyoruz. Çünkü, tanrım! Çok komik öksürüyor! Biz gülünce de bize söz veriyor. Sonra gülmeden okumaya çalışıyoruz. Kızlar okuyabiliyor, ama ben. Ben yine gülüyorum.
Bu haftasonu da Milano'ya gittik. Milano'ya gidince Genova'nın nasıl da küçük bir şehir olduğunu anladım. Sadece 5 metro durağı olan bi şehirde yaşıyorum. Milano'nun metro durakları birbirine dolanmış durumda. Çok kalabalık, ama sokaklarda sürekli bi hareket bi heyecan bi olay var. Ya bedava çikolata dağıtılıyor, ya travestiler ellerine mikrofon alıp insanları eğlendiriyor, başka bi yerde kameraya iki sunucu konuşup bir şeyler anlatıyor, öbür tarafta yoldan geçen kızlara bedava makyaj yapılıyor. Hiç sıkılmazsınız Milano'da. Ama biz ilk günden küçük, mütevazi, renkli ve ucuz Genova'mızı özledik. Dünyanın en güzel krepleri Milano'da değil de Genova'da olsaydı Genova'da yaşamayı tercih ederdim. Pazar sabahı da bu gördüğünüz kilisede pazar ayini vardı. Ona katıldık. Ayinin sonunda herkes papazın yanına gitmeye başladı sırayla. Baktım ev arkadaşım gidiyor, ben de gideyim dedim. Kız papazın yanına gitti, bi baktım ağzını açıyor, papaz da içine bişey koyuyor! Lan dedim, o ne öyle, sıra da bana geldi, şimdi dönsem dönemem, gitsem bi türlü, hay allam betül ne kalkıyosan yerinden. Gittim, açtım ağzımı ben de, yuvarlak kağıt gibi bişey koydu. Bi süre yutamadım, ağzım dolu koca kilisede yerime dönerken 'bu nee bu ne' diyip duruyordum. Meğersem İsa'nın ruhuymuş. İsa'nın ruhunu yedin deyip gülüştüler.
Dün evde menemen yaptım. Onu yedik. Şimdi de cornflakes'li tavuk yapıcam. Onlar omletli pilav yaparlarsa, ben de cornflakes'li tavuk yaparım. nihaha